BÖLGEMİZDE ETKİSİNİ GÜN GEÇTİKÇE ŞİDDETLİ BİR ŞEKİLDE ARTTIRAN “KURAKLIK” GERÇEĞİ
Bölgemizde yapmış olduğumuz saha çalışmalarımızda bölge insanımızı tedirgin eden konuların
başında yağış yetersizliğinden dolayı ciddi bir KURAKLIKLA karşı karşıya olduğumuz gerçeğini gözler
önüne seriyor. Bu konu ile ilgili genel bir değerlendirme ve açıklama yapma gereği duyulmuştur.
Kuraklık: İklim değişikliğinin etkisi ile Yağış grafiğinin normal seviyelerinin önemli ölçüde altına
düşmesi sonucu, arazi ve su kaynaklarını olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik dengede bozulmalara
sebep olan doğal bir afettir.
Bölgemizin nüfus yoğunluğunun %80 i direk %20side dolaylı olarak Tarımsal Üretim Ve Faaliyetlerle
doğrudan etkileşim içerisindedir. Çünkü bölgemizde gerçekleşen ticaretin büyük bir kısmı tarımsal
faaliyetler sonucu üretilen ürünlerin parasal dönüşümleri münasebeti ile bölgenin ekonomisini
çevirmektedir.
Kuraklık sorunlarına karşı ciddi önlemler alınmalıdır. Artan nüfus ülkelerin beslenme konusuna daha
fazla ilgi göstermesini kaçınılmaz kılmıştır. Artık şunu çok net bilelim ki yerli ve güvenilir gıdalarımız
bir ulusal güvenlik meselemizdir. Aksi durumda tarımsal faaliyetleri ve üretimleri sekteye uğratarak
ülke ekonomisine ciddi hasarlar verip gıda üretimi ve güvenirliği endişeli bir hal alacaktır.
Tarımsal kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak doğru planlamalarla mümkündür.
Dünyada olduğu gibi Ülkemizde de bir yılı aşkın süredir ciddi boyutlara ulaşmış korona virüs salgınının
bulaşma hızı sebebi ile birçok devletleri ve hükümetleri çaresiz bırakmıştır. Dünya ülkeleri temel gıda
ürünlerini stoklamaya başladılar. Özellikle gıda ürünlerindeki talep artışı beraberinde fiyat artışlarını
da getirerek, durumu daha zor bir sürece sürüklediğini gördük. Yaklaşık 1,5 yıldır dünya, bu durum ile
karşı karşıyadır. Hal böyle iken gıda üretimimizi ve güvenirliğini sürekli olarak gündemimizde
tutmalıyız.
Diğer açıdan baktığımızda Sulamaya ciddi bütçeler harcanmasına rağmen bu projelerin
tamamlanamaması nedeniyle bölgedeki ürün kayıpları %80 -%90 da. Yapılan saha çalışmalarımızda
üretici çiftçilerimizin tarımsal üretim faaliyetlerindeki girdi maliyetlerini dahi elde edemeyecek
durumda olduğunu ve bölgenin bir an önce “afet bölgesi” ilan edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Mesela; Tarımsal Sulama Projeleri başında gelen Silvan barajı projesinin tamamlanması durumunda
ülke ekonomisine 2 milyar TL’lik bir gelir sağlayacağı çok nettir. Fakat son 10 yıldır hükümetin ilgili
kurumları her yıl bitirme vaatlerinde bulunmalarına rağmen bir türlü bu proje tamamlanamamıştır.
İşte bu ve benzeri sebeplerdir ki bölgemizde yaşanan kuraklık gibi doğal afetlerde, çiftçilerimiz biçare
bir şekilde bir yıllık emeklerinin gözleri önünde yok olduğunu izlemek durumunda kalıyorlar.
Bölge halkının büyük bir kısmı kırsalda yaşamakta olup buna bağlı olarak da geçimini tarımsal
üretimden veya tarımsal çalışma olanaklarından karşılamaktadır. Dolayısıyla karşı karşıya kaldığımız
bu kuraklık süreci; alt tabakada ve orta tabakada ayakta kalma mücadelesini veren emekçi sınıfının
önce ekonomik dengesini ve daha sonrada psikolojik etkilerini ’de hissettirerek sosyal huzursuzluk ve
kırsal alanlardan göç etme gibi farklı boyutlara taşınmasına sebep olmaktadır.
Bölgemizde yaşanan kuraklığın en az zarar ve en sağlıklı bir ruh hali ile atlatılabilmesi için devletin ve
hükümetin bu konuda ciddi adımlar atması gerekmektedir.
Bu adımların başında;
Hükümetin Kuraklık Eylem Planı hazırlayarak bölgeyi “doğal afet” kapsamına alması
Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olsun veya olmasın çiftçinin ürün bazında zararının tespit edilmesi ve
zararının karşılanması.
Kuraklık dönemine denk gelen ve devlete bağlı banka kredi borçları, tarım kredi kooperatif borçları,
özel banka borçları gibi birinci dereceden borçların faizsiz olarak ertelenmesi,
Çiftçimizin tarım alanında yeniden ekim yapabilmesi için tohum, mazot, gübre ve zirai ilaç gibi temel
girdilerin devlet tarafından çiftçilerimize hibe( ücretsiz) dağıtımlarının ivedi bir şekilde yapılması,
Kuraklık döneminde yeni ürün ekilebilmesi için yeterli olmayan “Mazot Gübre Desteği” revize
edilerek artırılmalı
Bölgede çiftçilerimize yönelik TEDAŞ’ın keyfi uygulamaları artık son bulmalı. Örneğin; çiftçinin
hesaplarına bloke koyma yetkisinin sonlandırılması.
Tarımsal alanda kullanılan Elektrik, kuraklık döneminde mutlaka desteklenmeli, tarifede ciddi bir
indirim uygulanmalı, faturalardan alınan %18 KDV nin tarımsal faaliyetli faturalarda %1’e düşürülmeli.
Son üç yılın elektrik bedelleri göz önünde bulundurulduğunda yaklaşık zam oranları %130 da olduğu
görülmektedir. Nitekim 2018 yılında EPDK tarafından yayınlanan elektrik kW birim fiyatı 28.60 krş
iken 2021 yılında bu oran 67.81 krş seviyelerine çıkarak zaten ekonomisi pamuk ipliğine bağlı olan
çiftçimizin bütçesini daha da diplere çekmektedir. Bu durumunda kesinlikle ama muhakkak bir
iyileştirmenin yapılması,
Tarımsal faaliyette bulunana çiftçilerimize daha önceki yıllarda elektrik faturalarında uygulanan
devlet desteği %65 ten %35’e indirilmiş olup, bu durumun tekrardan gözden geçirilerek bu oranın
%65 seviyelerine getirilmesi,
TMO’nun Son üç yıldan buyana, temel gıda ürünümüz olan buğday için belirlemiş olduğu artış
oranları totalde yüzde 50 de iken maalesef çiftçimizin en büyük girdi kalemlerinden olan gübreye
yapılan zamlar %150 yi geçmiş bulunmaktadır. Buda zor şartlarda çiftçilik yapan üreticilerin
durumunu daha da zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda; başta gübre olmak üzere diğer tüm girdi
kalemlerinde desteğinin muhakkak suretle artırılması,
Tarım sigortasında prim tutarları düşürülmeli veya devlet desteği artırılmalıdır. Tarım sigortası, çiftçi
kayıt sistemine dâhil olmayanları da kapsamalı, ve kuraklık gibi tüm doğal riskleri de karşılamalı,
Çiftçinin Tarımsal faaliyetlerden sonra elde edeceği ürün- gıda zinciri yerli ve güvenilir olmasının
önemi ile tüm ulusumuzun sofrasına kadar hitap edeceğinden ötürü tarım sektörüne pozitif ayrımcılık
yapılması gibi adımlar ile…
Bölgemizde Tarımsal sulamaya yönelik yapılan baraj ve göletlerimizin amaca hizmet edebilmesi adına
ilgili tüm kurumların bu konuda projelerinin inşaat süreçlerini biran evvel tamamlaması gerektiğini
savunuyoruz.
Milletimizin büyük çoğunluğu çiftçidir. Milletin çiftçilikteki çalışma imkânlarını, asri ve iktisadi
tedbirlerle en yüksek seviyeye çıkarmalıyız bilinci ile Demokrasi Ve Atılım Partisi olarak saha
çalışmalarımız ve gözlemlerimiz daha da hız kazanacaktır. Bölgemizde yaşanan kuralık sebebi ile tüm
emekçi ve Fedakâr üretici çiftçilerimizin yanında olacağımızı “Demokrasi Ve Atılım Partisi Doğa Hakları
Ve Çevre Politikaları Başkanlığı, Sektörel gelişmeleri izleme Politikaları Başkanlığı ve İdari Mali İşler
Başkanlığı Olarak kamuoyuna açık bir şekilde duyuruyoruz.
*Doğa Hakları Ve Çevre Politikaları Başkanlığı Demokrasi Ve Atılım Partisi
*Sektörel Gelişmeleri İzleme Politikaları Başkanlığı Diyarbakır İl Başkanlığı
*İdari Ve Mali İşler Başkanlığı