Basına ve Kamuoyuna;
16 Mart 1988 tarihinde Kürtlere karşı tarihin tanık olduğu en ağır ve en utanç verici insanlık suçlarından bir işlendi. Irkçı ve gaddar Baas Rejimi güçlerince Güney Kürdistan’ın Halep’çe şehrinde kimyasal silahlarla Kürt halkı soykırıma tabi tutuldu.
“Enfal Harekâtı” adıyla başlatılan; Kürtlere karşı işkence, idam, köylerin yıkılarak boşaltılması ve talan edilmesi ile devam eden harekât 1988 yılında bir insanlık suçu olan soykırımla zirveye ulaştı. Yeniden doğuşun ve özgürlüğün habercisi olan Newroz’a günler kala Halepçe semalarına ölüm bulutları çökmüştü. Bir bahar sabahı kimyasal silahlarla çoğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan tümüyle sivil, beş binden fazla insan katledildi, yedi binden fazla insan kalıcı şekilde sakat kaldı. Enfal Harekâtı süresince, 1986-1989 yılları arasında 150.000.den fazla Kürt katledildi.
Halepçe’de Kürtlere karşı kimyasal silahlarla Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen eylemler soykırım suçunun tüm unsurlarını oluşturmaktadır. 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmenin 2. Maddesine göre; “..ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla gruba mensup olanların öldürülmesi, grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirilmesi…” gibi eylemler soykırım suçunu oluşturmaktadır.
Bu sözleşme hükümleri aynı zamanda soykırım suçunun faillerinin bir uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasını da öngörmüştür.
Kimyasal silahların kullanılması daha 1925 yılında, Cenevre Antlaşmasıyla yasaklanmış, daha sonra bir dizi başka sözleşme ile kimyasal silahların kullanılması savaş suçu olarak düzenlenmiştir. Öte yandan İnsani hukukun çerçevesini oluşturan Dört Cenevre Sözleşmesinin ortak 3. Maddesi de; niteliği ne olursa olsun her türlü savaş ve çatışmada sivillerin ve sivil yerleşim birimlerinin askeri hedef olamayacağını düzenlemiştir. Kürt toplumu uluslararası hukukun en ağır suçlar olarak düzenlediği savaş suçu, soykırım suçu ve insanlığa karşı suçların tümüne maruz kalmıştır.
Uluslararası toplum, Kürt halkına karşı Halepçe’de , işlenen soykırım suçuna karşı sessiz kalmış, kendi temel belgelerinden ve hukukundan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Hatta Saddam Rejimi, kimyasal silahları batılı ülkelerden Almanya’dan sağlanmış ve BM Güvenlik Konseyi üyesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yapımı Mig-23 uçaklarından, kimyasal gazlarla ölüm yağdırılmıştır. Halepçe aynı zaman uluslararası toplum için de bir utanç sayfasıdır. Ne yazık ki, Halepçe Soykırımından sorumlu Devrik Irak Diktatörü Saddam Hüseyin ve “Kimyasal Ali” lakaplı Hasan Ali El Mecid El Tıkriti de, Halepçe Jenosidinden yargılanmamış ve cezalandırılmamıştır.
Belirtmeliyiz ki değişen siyasal iktidarlara, sınır ve şartlara rağmen; kimyasal silahların üretimi, silah pazarları, savaşlar, katliamlar, insanlık suçları devam etmektedir. Nitekim bölgemizde yaşananlar Halepçe ve benzeri soykırımların halen yaşanabildiğini göstermektedir. İnsanlığın bir bütün halinde yeni Halepçeleri yaşamaması için güçlü bir ses ve tavır ortaya koymaları gerekmektedir. Bu gün geç de olsa dünyada bazı ülkelerin parlamentoları (İsveç, Norveç ve İngiltere ) Halep’çe Soykırımını “Jenosit” olarak tanıma kararı almıştır.
Deva Partisi Diyarbakır İl Başkanlığı olarak; binlerce insanın yaşam hakkının ihlal edildiği Halepçe katliamının 34. yıldönümünde bir kez daha Halepçe özelinde insanlığa bu acıları yaşatanları kınıyoruz. Bütün insanlık tarafından lanetlenmesi gereken Halepçe Soykırımını unutmayacağız, Unutturmayacağız!
Saygılarımızla,
Deva Partisi Diyarbakır İl Başkanı
Av. Cihan ÜLSEN